Topuk ağrısı günümüzde çok sık karşılaştığımız sorunlardan bir tanesidir. İnsan yürüdüğü zaman ağırlığı kadar, koşarken ise ağırlığının iki katı kadar bir yük topuklarının üzerine biner. Bu nedenle sürekli ayakta durmak ve ani hızlı hareketlerde bulunmak topuk ağrısı olma ihtimalini artırır. Topuk dikeni topuk kemiğinin(calcaneus) alt kısmında oluşan kemiksi bir çıkıntıdır. Ayak tabanının sürekli bir şekilde zorlanması sonucunda topuk kemiğinin alt kısmında kalsiyum birikmeye başlar ve topuk dikeni dediğimiz çıkıntı oluşur. Toplumumuzda her topuk ağrısı= topuk dikeni gibi yanlış bir düşünce vardır. Aslında topuk dikeni topuk ağrılarının sadece %10 gibi bir kısmını oluşturmaktadır.Geriye kalan büyük bir kısmı ise plantar fasiitis denilen ayak tabanındaki fibröz yapıdaki bandın iltihaplanmasına ve hasarına bağlı olarak meydana gelir.
Plantar fasya ; ayak tabanında bulunan, ayak parmaklarından topuğa doğru uzanan ve yürürken, koşarken, zıplarken ayak arkının korunmasını sağlayan fibröz yapıda bant şeklinde bir bağ dokusudur. Zamanla sürekli ayakta durmaya,aniden hareketlenip koşup zıplamaya,yanlış ayakkabı kullanımına bağlı olarak plantar fasya da gerginlikler oluşur ve plantar fasya esnekliğini kaybeder. Ayrıca plantar fasyada oluşan yırtıklar da bu olaya eklendiğinde oluşan hasar ve inflamasyona bağlı olarak topuk bölgesinde ağrı hissedilir. Eğer tedavi edilmezse bu ağrı giderek şiddetlenir ve dayanılmaz bir hal alır. Ağrı topuk bölgesinde olduğu için de gün içerisinde yürürken, ayakta dururken sürekli olarak ağrı hissedilir.
Topuk dikenine neden olan faktörler;
- Uzun süre ayakta durmak
- Ani ve hızlı olarak birden koşup-zıplamak(tekrarlayan bir şekilde)
- Topuklu ayakkabı uzun süre kullanmak
- Yanlış ayakkabı kullanımı(çok dar ve ayak parmaklarını sıkan ayakkabılar)
- Fazla kilolu ve obez olmak
- Düz tabanlık ve ayak kavsinin çok yüksek olması
- Çok uzun yürüyüşler yapmak
- Aşil tendonunda gerginlik oluşması
- Yaşlanmaya bağlı olarak ayak tabanındaki fibröz bandın esnekliğini kaybetmesi gibi nedenleri sıralayabiliriz.
TOPUK DİKENİ TEDAVİSİ
Topuk dikeni tedavisinde birçok yöntem karşımıza çıkmaktadır. Oluşan hasarın şiddeti ve oluşma zamanına göre uygulayacağımız tedaviler değişmektedir. Çok şiddetli olmayan ağrılarda ağrı kesiciler, fizik tedavi,egzersiz ve germe hareketleri faydalı olmaktadır. Ancak bu tedaviler daha şiddetli olan ağrılarda çok etkili olmamaktadırlar. Topuk bölgesine yapılan steroid enjeksiyonu ise, kısa süreli olarak ağrıyı giderse de zamanla ağrı tekrar oluşmakta ve steroide bağlı olarak plantar fasia bağlarında zayıflık oluşacağı için durum bir süre sonra daha da kötüleşmektedir.
Topuk Dikeni Radyofrekans Tedavisi; Radyofrekans tedavisi radyo dalgalarının belli aralıklarla sinirlerin yakınına uygulanarak yarattığı elektrik alan sonucunda sinirin ağrı algılamasını engellemesine bağlı olarak etki göstermektedir. Topuk dikeni tedavisinde topuğun ağrısını algılayan sinir olan” nervus plantaris medialis” e radyofrekans uygulanması sonucu buradaki sinirin ağrı algılaması engellenir. Hastanın ağrısı çok şiddetli ve dayanılmayacak düzeydeyse bu tedavi uygulanabilir fakat ağrıya neden olan plantar fasia hasarı ortadan kalkmadığı için ağrı bir süre sonra tekrar başlayabilir.
Peki topuk dikeni tedavisinde tam anlamıyla çözüm olacak bir tedavi yöntemi mevcut mudur?
TOPUK DİKENİ TEDAVİSİNDE PROLOTERAPİ
Dr. Hülya Atbaş Sağlıklı Yaşam Kliniği‘nde topuk dikeni tedavisinde öncelikli olarak Proloterapi yöntemini uygulamaktayız. Topuk dikeni rahatsızlığının ana nedeni plantar fasyada oluşan gerginlik ve hasar olduğu için plantar fasyanın tamir edilmesi ve eski durumuna getirilmesi kalıcı bir sonuç verecektir. Proloterapi ile plantar fasyanın yapışma yerleri olan topuk bölgesine,ayak parmaklarının bulunduğu bölgeye ve plantar fasyanın gövdesine uygulanan dekstroz enjeksiyonlarıyla oluşan kontrollü inflamasyon sonucunda bu bölgede kanlanma artmakta, fibroblast ve makrofaj gibi kollajen sentezleyen hücreler bu bölgeye sevk edilerek buradaki hasarlanmış bağların tamiri mümkün olmaktadır. Plantar fasya eski gücüne ve esnekliğine kavuştuğunda ise ağrı da kendiliğinden kaybolmaktadır. Yani proloterapi ile sadece ağrıyı değil ağrıya neden olan durumu tedavi ettiğimiz için kalıcı bir tedavi sağlamış oluyoruz.